Friglerde Ölü Gömme Gelenekleri

frigler

Antik çağda her kavmin kendine özgü ölü gömme gelenekleri ve bu gelenekler arasında bazı farklılık ve ayrıcalıklar yapılan sistemli kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır. Frigler’de ölü gömme gelenekleri ve tarzı mezara bırakılan mezar eş- yalarının çokluğu ve değişik malzemeler kullanılması açısından bazı farklılıklar oluştururlar. Frigler’de ölü gömme tarzında da bazı farklılıklar vardır. Tümülüs içerisindeki oda mezarlara ölü bazen iskelet olarak bazende ölünün külleri oda mezarlara bırakılmıştır. İskelet olarak gömmenin yaygın olduğu Gordion’daki Frig tümülüsleri M.Ö.8. yüzyıl sonu ile 7. yüzyıl başları arasına tarihlendirilmektedir.

Bu nedenle M.Ö.8. yüzyıl sonu ile 7. yüzyıl arasındaki bu dönemde yani Kimmer istilası öncesindeki dönemde iskelet olarak gömmenin daha yaygın olduğunu görmekteyiz. Frig tümülüslerindeki mezar odalarında iskelet olarak gömmenin yanı sıra, ölülerin yakılarak, küllerinin mezar odasına bırakılması sonucunda oluşan “kremasyon” dediğimiz bir gömme tarzı da mevcuttur.

Friglerde Ölü Gömme Gelenekleri

Kremasyon işleminin şimdiye kadar bilinen ilk örneği; yaklaşık gü- nümüzden 9 bin yıl öncesine tarihlenen bir avcı topluluğunun yerleşim yeri olan Niğde-Aksaray’daki Âşıklı Höyük’te 1991 yılında ortaya çıkarılmıştır. Anadolu’daki Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından sonraki dönemi takip eden yıllarda Orta Anadolu’da Frig tümülüslerindeki oda mezar geleneği yaygınlaşır. Ancak M.Ö.8. yüzyıl sonları ile 7. yüzyılın başlarında ölü, mezar odasına giysileri ile birlikte gömülürken, M.Ö.7. yüzyılın ortalarından itibaren yakılmaya baş- landığı anlaşılıyor. Anadolu’da kökeni çok eskilere dayanan kremasyon, Frig tümülüslerindeki oda mezarlarda daha önceden kullanılan iskelet olarak gömmeye tercih edilip, M.Ö.7. yüzyıl ortalarında Frig tümülüslerinde kullanılmaya başlamasının nedenlerine kesin bir cevap bulunamamıştır. Yapılan sistemli kazılar sonucu ortaya çıkan bilgilere göre, mezar odasının önünde törenlerle yakıldıktan sonra, tipik Frig geleneğine göre yapılan ağaç oda içerisinde, aynen gömü gibi konmaktadır. Yine yapılan kazılar neticesinde bir taraftan mezar odası yapılırken diğer taraftan da belki de günlerce süren ölü yakma törenlerinin yapıldığını açıkça görmekteyiz. Buluç’a göre; buluntular, gerek Hitit yazılı belgelerinde anlatılan 14 gün boyunca süren ölü yakma adetleri, gerekse Homeros’un İlyada destanında dile getirdiği Patraklos ve Hektor için yapılan ölü yakma törenlerini adeta belgelemektedir. Ankara’daki Frig Tümülüslerinin büyük bir bölümünde ölüler yakılarak, külleri mezar odasına bırakılmıştır.

Anıt Kabir 1 nolu tümülüsünde ağaç mezar odasının kuzey kenarı boyunca yerleştirilmiş pişmiş toprak kaplarının (urne) bazılarında ölü küllerine rastlanılmıştır.49 Makridi’ye göre; tümülüsde ceset ve mezara konulan at birlikte yakılmıştır.50 Frigler’in ölülerini gömdükleri yerlerin, oyulmuş mezarlar ya da yığma mezar tepeleri olarak bilinen tümülüslerden oluştuğu bilinmektedir. Bu anıtsal tümülüsler ve kaya mezarları ile bunların içinde bulunan zengin ölü hediyelerinin, Frigler’in ölü kültüne ve ölü gömme adetlerine verdikleri önemi açıkladığı düşünülür. Şimdiye kadar Orta Anadolu’da Erken Demir Çağı’na ait tek bir gömü bile bulunamamıştır. Orta ve Geç Demir Çağları için durum yalnızca biraz daha iyidir. Gordion’daki gibi tümülüsler, çoğunlukla Orta Anadolu’nun Demir Çağı’ndaki tipik gömü geleneği olarak düşünülmüştür. Ahşaptan kü- çük bir mezar odasının üzerine toprak yığılması sonucu oluşturulan tümülüs mezar geleneği, önceki dönemlerde Anadolu’ya yabancıydı ve Frigler tarafından muhtemelen Trakya ve Makedonya bölgesinden getirilmiştir. Bu odalar içerisinde cesetler sedirler üzerine yatırılır, yanlarına pek çok armağan bırakıldıktan sonra çatısı örtülen mezar odası bir daha hiç açılmamak üzere toprakla örtülüyordu. Mezarın üzerine yığılan toprağın yüksekliği ölen kişinin önemine göre değişiyordu.

Ancak M.Ö.7. yüzyılın sonlarından itibaren Frigler Yunanistandan gelen etkiler sonucunda ölülerini yakmaya başlamışlardır. Frig kral ailesi ve soylular, ölülerini ya kayaya oyulmuş mezarlara ya da tümülüs denen yığma tepelerin altındaki odalara gömerlerdi. Anadolu’ya yabancı olan böyle ölü-gömme geleneği, M.Ö.9. yüzyılın sonları ya da 8. yüzyılın başlarında, gelişmiş bir biçimde birden bire ortaya çıkar. Bu durum, tümülüs mezarların Frigya’ya dışarıdan, Trakya ve Makedonya’dan gelmiş olabileceğine işaret eder. Gerçekten de Arnavutluk ve Makedonya’da, Orta Tunç Çağı’ndan (M.Ö.1800- 1500) itibaren, soylu kişileri gömmek amacıyla tümülüs mezarların kullanıldığı bilinmektedir. Frig mezar odaları, mezar eşyaları bakımından da, gömülen kişinin şahsiyetine göre farklılık gösterirler. Mezar odalarına; ahşap, seramik ve madeni eşyalar olmak üzere 3 farklı malzemeden mezar eşyası bırakılmış- tır. Mezar eşyaları tarihlemede önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, mezar odasına bırakılan ölü hediyeleri olarak kabul edilen mezar eşyalarının bir tümülüste çok sayıda bulunması, o tümülüsün eşya bakımından zenginliğinden dolayı soylulara ait olduğunu belirtir. Ölü armağanları çeşitli boylarda tunç mutfak eşyaları, servis kapları, büyük kazanlar ve küçük içki kaplarından meydana gelmekteydi. Bunların dışında tunç kemer ve fibulalar ile zarif kakma mobilyalar bulunuyordu.

Frig oda mezarlarında en bol olarak rastlanan ve Frig madenciliğinin dış pazarlarda alıcı bulan bir madeni eşya grubu da elbiselerin omuz kısımlarına konan fibulalar yani çengelli iğnelerdir. Bir ya da üst üste iki iğne ve buna bağlı bir yaydan oluşan fibulalar yalnızca giyimde değil, dini inanç, zenginlik sembolü ve ölü armağanı olarak mezarlarda ve adak olarak da tapı- naklarda kullanılmıştır. Gerek işlevsel gerekse süs takıları olması bakımından fibulalar M.Ö.2. binden beri (Orta Miken Devri) kullanılmakta olup, yaygın ve en çok kullanıldığı devir Demir Çağı’dır. Frigler Anadolu’da fibula kullanan ilk halktır ve bunu Ege’deki Yunanlılar’la olan temaslarından öğrenmişlerdir. Baş- kent Gordion’da fibulalar çok miktarda bulunmuştur. Orta Miken devrinde gerek Avrupa, gerekse Akdeniz havzasında kullanıldıkları, bu devir sona ermeden, Kıbrıs, Kilikya ve Ortadoğu’ya ulaştıkları bilinmektedir. Anadolu’da fibulayı en yaygın kullanan kavim Frigler’dir.

Frig Mezar ve Tümülüsleri

M.Ö.1200 yıllarında Ege Göçleriyle Anadolu’ya geldikleri tahmin edilen Frigler, Anadolu’da bu döneme kadar görmediğimiz bir mezar şeklini de beraberlerinde getirmişlerdir. “Tümülüs” adı verilen Frig mezarlarının anıtsal inşası Frig geleneklerine uygun karakter gösterir. Benzer tümülüslere, Balkanlar ve Trakya’da rastlanmış olup, Frigliler’in kültür ve tarihleri hakkındaki geçerli açıklamalar bu mezarlardan elde edilmiştir. Frig tümülüslerinde gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sayesinde Frigler’in tarihi, arkeolojik ve kültürel kimliği her geçen gün daha da aydınlanmaktadır. Dağlık Frigya Bölgesi’nde, yüzey arştırmaları kapsamında 35 farklı alanda ve 28 nekropolde yapılan belgeleme çalışmaları sonucunda kaya mezarlarının “khamosorionlar”, “arcosoliumlu mezarlar” ve “oda mezarlar” olmak üzere üç ana tipe ayrılmakta oldukları saptanmıştır. Kayaya oyulmuş khamosorionlar “basit çukur mezar” olarakta tanımlanabilmektedir. “Kemerli nişli ve tekneli mezar” oarakta tanımlanabilen arcosoliumlu mezarlarda diğer mezar tiplerine göre daha az uygulanmış bir düzenlemedir.

Oda mezarlar ise tek odalı ve iki odalı olmak üzere ikiye ayrılmıştı. 1945 yı- lında Tahsin Özgüç ve Mahmut Akok, Ankara’da Anıtkabir alanında 1 ve 2 nolu tümülüs olarak adlandırdıkları Frig tümülüslerini kazmışlar ve bu tümülüslerin mimari ve ölü gömme adetleri hakkında yararlı bilgiler vermişlerdir. Frig soyluları ölülerini ya kayaya oyulmuş mezarlara ya da tümülüs denen yığma tepelerin altındaki odalara gömerlerdi. Bu tümülüslerin en ünlüsü Gordion’daki Kral Midas’a ait 53 m. yüksekliğinde ve 300 m. çapındaki “Büyük Tümülüs”tür. Gordion civarında yaklaşık 90 adet tümülüs mezar yer alır. Bunlar önemli bireylerin gömülerini belli eder ve M.Ö.9.-2. yüzyıllar arsına tarihlenir. Bu gömü tipi daha önce Anadolu’da bilinmediğinden, Frigler’in Avrupa’dan gelirken gömü geleneklerini de beraberinde getirdikleri anlaşılmaktadır. Tümülüsler Doğu Avrupa ile Karadeniz’in kuzey ve doğusunda yaygındır. Gordion’daki kazılan tümülüslerin bir kısmı büyük yangının hemen öncesi ve sonrasında yaşamış nesillere aittir. Frig kültürünün önemli bir bölümünü oluşturan büyük anıtlar da sayıca çoktur. Beşik çatılı bir dikdörtgen yapı cephesi şeklinde tasarlanan bu anıtların cepheleri bazen geometrik motiflerle, bazen de kabartmalarla süslenmekteydi. Bu yapıların en ünlüsü Midas’ın Mezarı olarak tanınan kaya anıtıdır.

Kaya mezarlarının kimilerinde cephe kabartmalarla süslenmişti. Bunlardan en güzeli Afyonkarahisar yakınlarındaki Arslantaş Mezarı’dır. Mezar anıtı adını, ard ayakları üzerinde duran karşılıklı iki arslan kabartmasından alır. Frig kaya mezarlarının cepheleri de çoğunlukla Urartulular’dakiler gibi yalındır. Her iki kültürün tekil sayılabilecek örnekleri olan Doğubayazıt Aslantaş ve Hamamkaya mezar girişleri –içerikte değilse bile- yanlarında kabartma yapılmış olmasıyla karşılaştırılabilinirler. En azından kabartmanın yaygın olmayışı, buna karşın mezar girişinin silmelerle çevrelenmesi gündeme yine bir birlik getirir. Örnekleri az olmakla birlikte, Frigya bölgesi plan çeşitlemesinde de Urartu geleneğini sürdürmeye çalışır. Ankara’nın önemli bir Frig merkezi olduğunu gösteren diğer bir kanıt da, kent içi ve çevresinde tespit edilen ve sayısı 20 yi bulan tümülüslerdir. Tümülüsler, Frigler’in tipik bir ölü gömme geleneği olarak, toplumda önemli konuma sahip kişilere ait ölülerin zengin mezar hediyeleri ile ahşap malzemelerden hazırlanan mezar odasının içine özenle yerleştirilerek, üstü önce irili-ufaklı taş yığını, daha sonra da toprak yığılarak hazırlanan yapay tepeciklerdir.74 Frig uygarlığında tümülüsler önemli yer tutardı. Özellikle Gordion ve Ankara çevresindeki tümülüsler önemlidir. Bu tü- mülüslerin inşa tarzı, ölü gömme usulleri ve hediyeler ana çizgileriyle bir birlik gösterirler.75 Daha çok krallar, prensler ve yakınları için yapılan tümülüsler ise Anadolu’ya yabancıdır ve ilk kez Frigler tarafından Trakya ve Makedonya’dan getirilmiştir.76 Frig tümülüslerindeki mezar odalarının ahşap mimarisi çok ileri bir tekniğin eseridir.

Ölüler önceleri, yakılmadan ahşap sedirler üzerine uzatılmış, M.Ö.7. yüzyılın sonlarından itibaren de, büyük bir olasılıkla batıdan, Yunanistan üzerinden gelen etkilerle yakılmaya başlanmıştır. Ahşap mezar odasına ölü ve ölü armağanlarının bırakılmasından ve ahşap çatının kapatılmasından sonra, odanın üzeri büyük bir yığma tepeyle örtülürdü. Tümülüslerin büyük bir bölümünde; ana toprağa derin çukurlar açılıyor, bu çukurlar içine ağaç mezar odaları inşa ediliyor, daha sonra ise bu ağaç mezar odasının dıştan bütün etrafı moloz taşlar ile dolduruluyordu. Ölü, ağaç mezar odasına konulduktan ve ölü hediyeleri yerleştirildikten sonra üstüne çatı örtülüyor ve çatı- nın üzerine de büyük bir taş yığını konulup, bunun üzerine de toprak veya kil yığılmak suretiyle tümülüs meydana getiriliyordu. Tipik bir Frig oda mezarı, ahşap bir evin iç kısmının adeta kayaya yansımasıdır. Girişi genellikle kayaların ya yerden ulaşılması güç yüksek kesiminde ya da az çok yer seviyesinde yer almaktadır. Az sayıda oda mezarı toprak seviyesinin altındaki kayalara oyulmuştur. Dışarıdan bakıldığında, mezarlar küçük, nerdeyse kare biçimli dikdörtgen girişlerinden tanımlanabilmektedir. Dış cepheleri nadiren kabartmalarla kaplıdır. Mezar odası ise dikdörtgen ya da kare planlıdır. Tavan genellikle iki yana eğimli beşik çatı şeklindedir ve bazen çatı kirişleri, üçgen alınlık, ana mertek gibi kabartma mimari ögelerle süslüdür.

Basit kimi mezarlarda ise oda yerine, ahşapla kaplanmış dikdörtgen çukurlarla yetinilmiştir. Mezarın üzerine yığılan toprağın yüksekliği ölen kişinin önemine göre değişiyordu. 7. yüzyılın sonlarından itibaren Frigler ölülerini, Urartulular’daki gibi, yakmaya başladılar. Tümülüslerde gömü sırasında ve daha sonra ölü kültüyle ilgili kimi törenler yapılmaktaydı. Bu nedenle, önlerinde taştan kabartmalarla süslü, sunak türü yapılara yer verilmişti. Ankara içinden ve yakın çevresinden gelme, üzerlerinde çoğunlukla hayvan resminin ve ikisinde Kybele’nin işli olduğu oniki kabartmanın genellikle tümülüslerin çok yakınında bulunmuş olması; S.Buluç tarafından Frigler’in “tü- mülüs tipi mezarların önünde dinsel, ölü kültü ile ilişkili bir anıt, sunak, kapı, stel, sütun gibi yapıtlar yaptıkları geleneğiyle” açıklanmış ve “Kybele” içerikli bu ilginç uygulamanın, “Frig tümülüsleri önünde ölü kültü ile ilgili gömme ve anma törenlerinin yapıldığı anıtları akla getirdiği” yorumuna varılmıştır. Buluç bu görüşünü çarpıcı bir örnekle belgeler: Nemrud Dağ tümülüsüyle. Frigya Bölgesi’nin batıda Afyon’dan başlayarak doğuya Tabal ülkesine kadar uzanan bir bölgeye yayıldığı yapılan sistemli kazılar sonucunda açıklanmıştır.

Hakkımızda-Reklam-İletişim
Mobil sürümden çık